30 Temmuz 2009 Perşembe

Üniversite harçları...

Ucu politikaya dokunan konularda konuşmayı hiç sevmem, ne zaman konuşulmaya başlansa konu hep insanların içindeki kötülüğe, fırsatçılığa, ayırımcılığa gelir de tıkanır...Konuyla bi ilişkim de kalmadı mezun olduktan sonra. Ama öğrencilik psikolojisinden kurtulamamış olmamdan mıdır? konu üniversite olunca nedense bişeyle söyleme ihtiyacı hissediyorum, düşüncelerimin nerede son bulacağını bile bile hem de...Burada yazdıklarımla da bir yere ulaşmaya çalışmıyorum aslen yalnış anlaşılmasın.

Devlet öğrencilere bi kolaylık sağlamakta ki ben de faydalandım zamanında, öğrenim kredisi...(işe girince ödersiniz deyip işi garantilememek ayrı bi gariplik olsa gerek ama) 5 yıl boyunca harç ödemeden üniversiteye devam ettim ama uzattığım 6. yılda bir de üstüne %50 eklenerek 300TL de olsa ödemiş olmak maddi anlamda olmasa da manevi olarak çok zor oldu diyebilirim... Bu devlet sosyal bir devlet olmanın yükümlülüğünü hiç bir zaman tam anlamıyla yerine getiremeyecek, hatta dünya üzerinde demokrasiyi savunan bütün devletler tamamiyle sosyal devlet olsa biz yine olamayız, eminim...(nedenleri uzunca tartışılır)

Şimdi harçlara bilinçsizce, düşünülmeden yapılan bir zam gündemde... İkinci öğretimde okuyan bir öğrencinin dönemlik harç ücretini 2400TL çıkarabilenn bir zam... bu arkadaşlar 1 yıl da uzatmış olsalar al sana 3600TL...Bir dönem için verilen bu parayla kişiler üniversitede alacakları niteliksiz dersler yerine özel akademiler ve kurslarla verseler tamamen iş hayatına hazır bireyler olarak atılabilecekken 8 dönem için 20000TL ye neler yaparlar, tabi üniversite mezunu olamadan. Üniversite mezunu olup olmamak bir tercih olmalıdır ve üniversiteden mezun olmak isteyenler de bu yönde engelsiz bir şekilde ilerleyebilmelidir. tabi bu parayı verebilecek olanlar. bir de vermeyecek olanlar var ki düşününce içini sızlatır insanın ... şimdi bu insanlar yüksek öğrenim hakkından mahrum mu kalsınlar?

Zamanında Fransada İtalayada ve İspanyada devletin öğrencilere yönelik en ufak olumsuz hareketinde bile 10binlerce kişiyle yapılan günlerce süren eylemlere tanık olduk hepimiz. başbakanları, bakanları istifa ettirdiler, yasaları veto ettirdiler, uygulamaları tersine çevirdiler...

Dün de yine Ankara Yüksel Caddesinde harç ücretlerini protesto eden bir eylem vardı 20 kişiyle ve en önemlisi de eylemi organize eden teta-kp, x-çi partisi gibi amacı kendilerinin reklamını yapmak olan farklı hesaplar içindeki örgütlenmeler... Bizim gibi apolitize yetiştirilmiş üniversite gençliği siyaseti arkasına alıp çıkmaz meydanlara, geçmişin hesaplaşması ideolojilerin önüne durmazlar(ya korkudan ya da akıllı olduklarından ?) böyle devam ederlerse durmayacaklar da... Atatürk'ün modelini arkasına alan eğitim dernekleri, sivil toplum örgütleri nerdeler gençlere demokratik haklarını hatırlatmak için? En çok bunu merak etmekteyim. Yoksa onların da mı başka bir hesapları var?

Üniversite gençliği yaklaşık 20 milyon kişiyle ülkenin en kalabalık topluluğu, ama ancak 20 kişi bir araya toplanıp protesto ediyorlar, onları da meydana toplayan siyasi partilerin örgütleri. Menfaat sahiplerinin koruyucuları da polisi üzerine salarken düşünmüyorlar haliyle onlar da kendi reklamlarının peşindeler menfaat sahiplerine... Yazarken eskiden beri kafama takılmış bir soruya da cevap buldum galiba, Tandoğan, Sıhiye Kızılay meydan diye geçer hep ama kavşaktır, bulvardır, caddedir, ulaşım için kullanılmaktadır en nihayetinde. Peki 'Ankara'da neden hiç trafiğe kapalı meydan yoktur?'

Son olarak eylemleri ve protesto gösterilerini gördükçe hep bir söz aklıma gelir 'Halklar hükümetlerinden korkmamalıdır. Hükümetler halklarından korkmalıdır.'

29 Temmuz 2009 Çarşamba

28 Temmuz 2009 Salı

Schumi Massa'nın yerine geçer mi?


Massa hızlı bi şekilde iyileşse de sezonu kapattığı ve formula 1 kariyerinin askıda olduğu haberleri gelmeye devam ediyor, takım da Avrupa gp de kimi yarıştırsak diye kara kara düşünmey başladı. Aslında takımın üçüncü ve dördüncü pilotları olan Mark Gene ve Luca Badoer in isimleri massanın yerine anılsa da ikisinin de yarış tecrübesi olmadığı için risk teşkil etmekte. Sezon da Brawnın ortaya çıkmasıyla karıştı fena halde takımın risk alacak durumu kalmadı daha fazla...Zaten massa kaza yaptıktan sonra takip eden herkesin aklına schumi nin geri dönebileceği gelmiştir...

Fakat, kendini motosiklet yarışına veren schumi bir kaç ay önce superbike antrenmanlarında düşüp kalçası ve omuzunu sakatlayınca insanın aklındaki soru işareti sönmüyor haliyle...

Schuminin kontratı ferrariyle devam etmekte ama teknik danışman olarak aynı zamanda ferrari fabrikasında da yol arabalarının testlerini gerçekleştirmekte. Ama diğer şüphe unsuru da schuminin 2006dan beri formula 1 arabasının koltuğuna geçmemiş olması ve 2006 sezonunundan beri formula 1 de gerçekten çok şey değişti. Gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden birinin formula 1 kariyerine tekrar dönüp dönmeyeceği önümüzdeki bir kaç gün içinde belli olacak ama geri dönmesi durumunda kalan 7 yarışta da çok renkli tablolar göreceğimiz kesin...Ayrıca diğer bir yetenek olan ve hep farklı takımlarda yarıştıkarı Raikonen'le birlikte yarışacak olmaları da ayrı bir heyecan kaynağı olacak...

Schuminin tekrar direksiyon başına geçmesi durumunda tek dileğim Lewis Hamilton'un ufak bi hasarla sezonu kapatması ve mcleren'in de diğer efsane (adamım) Mika Hakkinen'i görev başına çağırması olacak...hatta her gece yatmadan dua bile ederim o kadar ciddiyim...

Türk insanı ve pratik zekası..

Sürekli konuşulur edilir ama bu gün gözüme çarpan haber de yaratıcılık sınırlarını zorluyo yine...Konu "yasak" olunca bir toplum böyle mi üstüne gider? Anlamış değilim...


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12162570.asp?gid=229

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Hayatın ilginç tesadüfleri yazı dizisi 1: Felipe Massa'ya geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum....


Haberlerden de takip ettiğimiz gibi bu haftasonu macaristan gp de massa talihsiz bir kaza geçirdi. Senelerdir ciddi kazalar yaşanmayan ve artık güvenlik sorunlarının son bir kaç sezondur büyük ölçüde çözüldüğü yarışlar seyretmeye başladık formula 1 de. Çok geriye gitmeye gerek duymadan 94'te imola da hayatını kaybeden Rainman (Ayrton Senna) ve 99'da silverstonda iki bacağı da kazada kırılan diğer efsane Michael Schummaher'in kazasından sonra günümze kadar 15 yılda daha ciddi bir kaza yaşanmadı ve güvenlik önlemleri her sezon daha da sıkılaşarak formula 1 i daha da sıkıcı hale getirdi, rekabeti arttırmak için getirilen kurallar ise amacına ulaşamadı... nerede o eski yarışlar, çekişmeler, cesur pilotlar ? Yarışların ortasında TV karşısında uyuyakalır olduk...

Williams F1 takımının 2000-2006 yılları arasındaki tasarımcısı Patrick Head bir röportajında "formula 1 de yarışacak bir araba tasarlamak istiyorsanız güvenliği 4 belki de 5. sıraya koymalısınız" demişti "otomobil yarıştırmak istiorsanız 1. sırada motor performansı, 2. sırada aerodinamik performans, 3. sırada lastiklerin performansını düşünmelisiniz bunlara karar kıldıktan sonra da çok abartmadan güvenliği düşünebilecek durma gelirsiniz" bu söz senelerce kulaklarımda çınladı hep. kazalar yaralanmalar ve ölümler malesef bu işin doğasıydı. "Motor sporları tehlikelidir" sözünü daha da perçinlemiş oldu benim için...

94'ten bu yana formula 1 güvenli hale getirmek için koyulan kurallar ve yeniliklere bakacak olursak genel olarak; şok emici burun konisi, 99'da getirilen ve bu sezon başında tekrar kaldırılan lastiklerde 4 diş kuralı, Nascar yarışlarından transfer Hans ve çıkabilen kokpit yan bariyerleri ayrıca motor hacimlerinin küçültülmesi devir sınırlandırmalarıyla formula bir son 10 yıldır pilotların ciddi yaralanmadığı ve ölmediği güvenli denebilecek bir otomobil yarışı haline gelmiş oldu...

Bütün bunlara rağmen bu haftasonu Massa'nın başına gelen olay aslında, doğasından uzaklaştırılmış formula 1 in ruhunun bir haykırışı ve kendini hatırlatması gibiydi. Bunun yanında da hayatın en ilginç tesadüflerinden biriydi bana göre. Kendisinden 4sn önde olan Baricello nun aracından kopan 980g ağırlığındaki çelik yay ne tesadüftür ki tam da Massa ordan geçerken ve tam da kafasının hizzasında, hareketinin yukarıya doğru zıplama kısmını gerçekleştirerek 240km hızla giden Massaya çarpıp kaskını parçaladı.

Yayın orda olması, tam o anda o yüksekliğe zıplamış olması ve massanın da tam ordan geçmesi beni tesadüf dediğimiz şeyin bile aslında ne kadar yüksek olasılıklı olduğu konusunda düşüncelere saldı...

Kask daha sağlam olsaydı kurtulabilirdi diye düşünen arkadaşlar için fizik dersi olarak kabaca:
0.5*yayın kütlesi*aracın hızı^2 = 2177.79joule, yayın da 0,5ms süreyle çarptığını düşünürsek aktardığı güç = 2177.79*1000/5=435.59 kilowatt peki bu ne anlama geliyor derseniz: formula 1 aracı motorunun bir saatte yaptığı iş olan 750 beygir = 559.27 kW a yakın bir gücü 0,5ms de Massanın kaskına ve kafa tasına uyguladığı anlamına gelmekte... varın siz düşünün formula 1 ruhunun öfkesini.

Sonuç olarak motor sporlarını ne kadar güvenli hale getirmeyi düşünürseniz düşünün her zaman yeni bir olay çıkıp size yeniden güvenlik önlemlerini sorgulatacaktır... kaldı ki motor sporları risk analizcilerine göre hala dünyanın en güvenli sporudur. (futboldaki sakatlıkları bir düşünün) Bir diğer sonuç ise tesadüf diye adlandırdığımız, bize yok artık dedirten olayların aslında ne kadar yüksek ihtimallere sahip olabileceklerinin bir göstergesidir bu kaza....ve belki de gerçekten tesadüf evrenin bizi şaşırtmak için hazırladığı sürprizlerdir...

Talihsiz deve Massa ya tekrar geçmiş olsun diyerek bitiriyorum....

Özgür Aslanbaş fotoğrafyası....

http://www.flickr.com/photos/36782331@N03/sets/72157615894985795/show/

26 Temmuz 2009 Pazar

St Gallen, İsviçre '07


















Özgür ASLANBAS

ilginçtir ki bu fotoğraf bir tesadüf...elimdeki makina bir slr değil. manual ayarı olan basit bi dijital fotoğraf makinası. aynı mekanda farklı ve daha çok ışıklı bi kareyle uğraşırken bi anda fark edip çektim. çoğu zaman da aslında çektiğim ve çekilen fotoğrafların ne kadarının tesadüf ne kadarının bilinçli olduğunu sorgulantan bir karedir benim için... merkezde ışık patlaması olsa da önüme gelen tüm serbest konulu fotoğraf yarışmalarına gönderiyorum. şimdilik bişey çıkmadı ama bakalım zaman ne gösterecek.